Kendini yetersiz hissetmek… Bu cümle çoğu öğretmenin içinde sessizce büyüttüğü ama yüksek sesle söylemekte zorlandığı bir duygudur. Çünkü öğretmenlik toplum gözünde güçlü olmayı, bilen olmayı, yön veren olmayı gerektirir. Böyle bir mesleğin içinden “Yeterli miyim?” sorusunu sormak, çoğu zaman öğretmeni kendi içinde suçlu hissettirir. Oysa bu sorunun kendisi bir sorun değil, bir sinyaldir ve bu sinyali görmek, öğretmenliğe duyulan bağlılığın, sorumluluğun ve farkındalığın göstergesidir. Bu hislerin seni nasıl tükenmişliğe götürebileceğine Yorgun Değilim Ama Sürekli Bitkinim: Öğretmenlerde Tükenmişlik Belirtileri adlı yazımda da değindim.
Mesleki Yetersizlik Hissi Nereden Kaynaklanır?
Öğretmen mesleki yetersizlik hissi çoğu zaman tek bir olaydan kaynaklanmaz. Küçük küçük birçok deneyimin birikimiyle oluşur. Bir öğrencinin başarısızlığı, velinin eleştirisi, yöneticinin mesafeli tavrı ya da kendi kendine koyduğun yüksek hedefler… Zamanla tüm bu deneyimler iç içe geçer ve öğretmen, iyi yaptığı şeyleri değil, eksik kaldığı yerleri görmeye başlar. Bunun sonucunda da kendini yetersiz hissetmekle ilgili büyük sorunlar yaşar.
Bu durum sadece bireysel değil; yapısal koşullarla da ilgilidir. Sürekli daha fazlasını isteyen ama yeterince destek sunmayan bir sistemde, öğretmenin kendine yönelttiği bakış da zamanla bozulur.
Öğretmenlikte mesleki kaygı, çoğu zaman dış koşulların içselleştirilmiş bir sonucudur. Bu kaygı da zamanla içsel bir sorguya dönüşür: “Ben neden yetemiyorum?”
Öğretmenlikte Öz Yeterlilik Algısı
Öğretmenlerde öz yeterlilik, yani bir öğretmenin kendini bir görevi başarıyla yerine getirme konusunda yeterli hissetmesi, mesleki motivasyonun temel taşlarından biridir. Ancak bu algı sadece bilgiyle ya da deneyimle de ilgili değildir. Aynı zamanda öğretmenin çevresinden gördüğü destek, geri bildirim ve takdirle de şekillenir.
Ne yazık ki pek çok öğretmen yalnızca eksik kalan notlar, tamamlanmayan müfredat ya da ölçme-değerlendirme sonuçlarıyla değerlendiriliyor. Bu, zamanla öğretmenin yalnızca “yetiştiremediklerine” odaklanmasına neden olur.
Öğretmenlikte kendine güven, ancak olumlu deneyimlerin fark edilmesi ve öğretmenin kendi gelişimini görebilmesiyle mümkündür.
Ama sürekli “daha iyisi” beklenen bir ortamda, “şu an yaptığım yeterli mi?” sorusu bile suçlulukla karşılaşabiliyor. Kendini yetersiz hissetmek de öğretmenlerin kendi kendine yükledikleri bir suç aslında.
Kendi Başarını Görmezden Gelmek: Neden ve Nasıl Değişir?
Bazı öğretmenler, en büyük katkılarını dahi küçümseyebilir. Öğrencisinin yaşamında fark yarattığını bildiği hâlde bunu “zaten görevim” diyerek geçiştirir.
Kendini yetersiz hissetmek, öğretmenlerin zamanla yaptığı her şeyi sıradanlaştırır. Çünkü çevresinden gelen olumlu geri bildirim eksik kaldıkça, kendi iç sesi de zamanla susar.
Burada devreye karşılaştırma duygusu girer. Diğer öğretmenlerle, diğer sınıflarla, sosyal medyadaki idealize edilmiş örneklerle kendini kıyasladıkça, “Ben yeterli değilim” duygusu pekişir.
Bu kıyaslama bazen dışarıdan dayatılır, bazen içten içe kendini büyütür.
Ama bu döngü değiştirilebilir. İlk adım, yapılan katkının fark edilmesidir. Sadece öğrencinin sınav başarısı değil, sınıftaki bir tebessüm, bir güven duygusu, bir küçük ilerleme bile başarıdır.
Yeterli değilim duygusu, zamanla “Ben elimden geleni yapıyorum” cümlesine dönüşebilir ve bu dönüşüm de öğretmeni yeniden güçlendirir.
Koçluk Bu Duyguyla Baş Etmeye Nasıl Yardımcı Olur?
Kendini yetersiz hissetmek probleminin üstesinden gelmek mümkündür. Bu noktada koçluk en büyük yardımcılardan biridir. Koçluk, öğretmene dışarıdan değil, içeriden bir bakış sunar. Performans değerlendirmesi yapmaz. Başarılı ya da başarısız olduğuna karar vermez. Sadece öğretmenin kendi düşüncelerini, duygularını, iç sesini daha net duymasını sağlar.
Çoğu zaman öğretmenin en çok ihtiyaç duyduğu şey budur: Birinin “gerçekten” dinlemesi.
Öğretmenlerde özgüven eksikliği, çoğu zaman yalnızlıktan beslenir. Koçluk süreci öğretmene hem kendi güçlü yanlarını görme fırsatı sunar hem de yetersizlik hissini yeniden sorgulama cesareti kazandırır.
Orada kimse seni etiketlemez. Sadece sen varsın ve senin kendinle ilişkin.
Koçluk, öğretmene “başarısızlık hissi” ve “kendini yetersiz hissetmek” sorunu ile baş etmenin bir yolunu göstermez; bu hislerin neden orada olduğunu anlamaya davet eder.
Böylece içsel çatışma, zamanla netliğe dönüşür.
Performans baskısı yerini sağlıklı hedeflere, değersizlik hissi ise öğretmenin kendi değerini yeniden inşa etmesine bırakır.
Son Söz: Yeterli Hissetmemen, Yetersiz Olduğun Anlamına Gelmez
Kendini yetersiz hissetmek, öğretmenlikte çok yaygın ama çok az konuşulan bir duygudur. Bu his ise çoğu zaman senin eksikliğinden değil, sistemin fazlalıklarından ve yanlışlarından kaynaklanır. Herkes senden üretmeni, çözmeni, yetişmeni beklerken senin nasıl hissettiğini kimse sormaz.
Ama bu duygunun adı konduğunda, görünür olduğunda, dönüşebilir.
Yetersizlik hissi, sandığın kadar kişisel değildir ve şunu da asla unutma: Yalnız değilsin. Bu hissi seninle aynı anda yaşayan binlerce öğretmen var.
Yapman gereken şey, bu duyguyla dürüstçe yüzleşmek. Çünkü yeterli hissetmemen, yetersiz olduğun anlamına gelmez.
Bu süreçte dışarıdan destek almak sana iyi gelebilir; Koçluk Hizmeti Almalı Mıyım? yazım bu konuda yol gösterebilir.