Bir öğretmenin sınıfa girerken en çok ihtiyaç duyduğu şey nedir? Bilgi? Disiplin? Deneyim?
Bunların hepsi önemli olabilir. Ama asıl belirleyici olan, bunları ifade edebileceği güvenli bir ortamın varlığıdır. Güvenli bir sınıf ortamı kurmak ise öğrenci odaklı eğitimin temelidir; bu ilişkiyi “Öğrenci Odaklı Eğitim” Gerçekten Ne Anlama Geliyor? yazımda açıkladım.
Psikolojik güvenlik, öğretmenin kendini özgürce ifade edebildiği, hata yapmaktan korkmadığı, fikirlerini paylaşabildiği bir mesleki iklimi ifade eder.
Ne yazık ki eğitim ortamlarında bu kavram hâlâ yeterince konuşulmuyor. Oysa bir öğretmenin kendini güvende hissetmeden çalışması, uzun vadede hem kendisine hem de öğrencilerine zarar verir.
Bu içerikte psikolojik güvenliğin ne olduğunu, neden bu kadar önemli olduğunu ve nasıl sağlanabileceğini konuşacağız.
Sessiz kalan ama taşıdığı yük çok olan tüm öğretmenler için…
Psikolojik Güvenlik Ne Demek? Sessizliği Anlamanın Anahtarı
“Psikolojik güvenlik nedir?” sorusu, eğitimde sıkça gözden kaçan bir konudur. Bu kavram, bir öğretmenin bir fikri dile getirirken, öneri sunarken ya da sorun yaşadığında cezalandırılmaktan, etiketlenmekten ya da dışlanmaktan korkmaması anlamına gelir.
Yani sadece fiziksel güvenlik değil, duygusal güvenlik de içerir.
Kimi zaman öğretmenler yaşadığı zorlukları dile getirmekte zorlanır. “Zayıf görünürüm”, “Yetersiz sanılırım” ya da “Hakkımda olumsuz düşünülür” gibi endişeler, onları susmaya iter.
Oysa bu korkular, öğretmenin değil, ortamın sorunudur.
Yargılanma korkusu olmadan öğrenme, sadece öğrenciler için değil, öğretmenler için de bir ihtiyaçtır.
Ama sistem çoğu zaman öğretmene “bilmek zorundasın, çözmek zorundasın” diyerek nefes alma alanı tanımaz.
Güvenli Bir Ortamda Öğretmenlik Yapmak Neden Bu Kadar Önemli?
Eğitimde güvenli ortam, sadece sınıf içi disiplinle açıklanmaz. Öğretmenin okula gelirken nasıl hissettiği, kurum içinde nasıl algılandığı ve fikirlerinin ne kadar ciddiye alındığı da bu ortamın parçalarıdır.
Bir öğretmenin hata yapabileceği, deneme yanılma hakkının olduğu, geri bildirim alabileceği bir alan sunulmadığında, en büyük zararı gelişim süreci görür.
Sınıf içi güven, öğretmenin öğrencilerine karşı ne hissettiğiyle doğrudan ilişkilidir. Eğer öğretmen kendi mesleki alanında baskı, kontrol ya da sürekli denetim altındaysa, öğrencilerine karşı da otoriter, mesafeli ya da otomatik davranabilir.
Öğretmenin iç güvenliği sağlanmadan, sınıfta sağlıklı bir öğrenme ortamı oluşturmak mümkün değildir.
Bu da bireysel çabayla değil; sistemsel düzenlemeyle sağlanabilir.
Psikolojik güvenliğin sınıf yönetimi üzerindeki etkisini Sınıf Yönetimi Sorunlarıyla Nasıl Başa Çıkılır? adlı yazımda detaylı inceleyebilirsin.
Kurum Kültürü ve Psikolojik Güvenlik Arasındaki İlişki: Sessizlikten İşbirliğine
Her okulun görünmeyen ama hissedilen bir atmosferi vardır. Kimsenin doğrudan söylemediği ama herkesin bildiği bir kurum dili…
İşte bu dilin içeriği, doğrudan kurum kültürü ve güven arasındaki ilişkiyi belirler.
Bir okulda açık iletişim varsa, öğretmenler birbirine destek oluyorsa, yöneticiler öğretmenlerin fikirlerine alan tanıyorsa; o kurumda psikolojik güvenlik gelişir.
Ama sessizlik teşvik ediliyorsa, hata yapmak riskliyse ve eleştiri cezayla karşılanıyorsa; orada güven değil, korku büyür.
Açık iletişim ortamı, sadece fikir paylaşımı için değil, aidiyet için de önemlidir. Öğretmen kendini ait hissetmediği bir yerde uzun süre kalamaz.
Aidiyet hissi, öğretmenin kendini kurumla özdeşleştirmesi değil, kurum içinde var olabileceğine inanmasıdır.
Bu Ortamın Oluşturulmasında Yönetimin ve Koçluğun Rolü: İyi Niyet Yeterli Değildir
Yönetici olmak, sadece organizasyon yürütmek değil; bir iklim kurmaktır.
Okulda psikolojik destek sağlamak, sadece kriz anlarında değil; günlük pratiklerde de görünür olmalıdır.
Yöneticiler, öğretmenlerin ne hissettiğini, neye ihtiyaç duyduğunu ve hangi noktalarda tıkandığını görebilmelidir.
Aksi halde iyi niyetli ama etkisiz bir yönetim modeli oluşur.
İyi niyet yeterli değildir; somut ve sürekli destek gerekir.
Bu noktada koçluk, öğretmene sadece bireysel değil, sistemsel destek sunan bir alandır.
Koçluk süreci, öğretmenin kendini güvende hissettiği, kendi kararlarını sorgulayabildiği, iç sesine kulak verebildiği bir alandır.
Öğretmen koçuyla çalışmak, sadece bireysel gelişim değil; psikolojik olarak yeniden köklenme süreci de olabilir.
Çünkü birçok öğretmen, ancak güvende hissettiğinde düşünmeye, hissetmeye ve gelişmeye başlar.
Son Söz: Psikolojik Güvenlik Lüks Değil, Öğretmenin Yaşam Hakkıdır
Psikolojik güvenlik, bir öğretmen için sadece mesleki bir ihtiyaç değil; aynı zamanda bir yaşam hakkıdır.
Çünkü sesini duyuramayan, korkarak düşünen, sürekli tetikte yaşayan bir öğretmen, sadece kendi değil; öğrencilerinin de öğrenme deneyimini sınırlamış olur.
Psikolojik güvenlik, sistemsel olarak kurulmalıdır. Sosyal destek ortamı, yalnızca moral veren değil; sürdürülebilir destek sağlayan bir yapı gerektirir.
Ve evet, bu yazıyı okuyan bir öğretmensen, hissettiklerin geçerli, yerinde ve önemli.
Kendini güvende hissetmediğin hiçbir yerde gelişmek zorunda değilsin.
Güven, hak ettiğin bir şeydir. O güvenli alanı kurmak, senin değil; sistemin sorumluluğudur.